2 Nisan 2010

İnsanlar ve Hayaller Üzerine

Bir kez daha kalabalığın içinde yürümeye devam ediyordu. Herkesin ortasındaydı, aynı zamanda kalabalığın sonundaydı. Onu görünüşte diğerlerinden ayırmak pek mümkün değildi, o da herhangi bir kıyafetle, herhangi bir şekilde yürüyordu. Ancak o kendini her zaman kanatlı bir şekilde hayal ederdi, her an ileri atılıp uçacakmış gibi. Bu yönüyle kendisini diğerlerinden ayırırdı, kanatları olan tek kişi olduğunu düşünürdü, diğerlerinin de kendisi gibi kendilerine kanatlar, zırhlar yerleştirdiğini biliyorduysa bile, görmezden gelirdi. Bunlarla birlikte, kanatlarını kullanmayı da sevmezdi. Genellikle tam ileri atıldığında, garip göründüğünü fark eder ve tekrar kalabalığın içine dönerdi.

Bir kez daha tekrar uçmaya çalışsa ne kadar absürd duracağını düşünerek yürüyordu ki, bir fısıltı duydu kalabalıkta. Fısıltının söyledikleri dinlemek istemese de, dinledi bir süre. Kanatları, ihtişamlı bir maviyle parladığını hayal ettiği kanatları öylece duruyorlardı, kanatları sadece yüktü onun için. İnsanları neden bu kadar önemsediğini düşündü bir an, cevap bulamadı.

Bir an(kalabalığın aksine) yürümüyi bıraktı, Birkaç kişinin ona çarpıp geçmesini önemsemiyordu, bu yaptığının absürd olup olmadığını da. Gözlerini açtı, ileriye bakıyordu ancak gördüğü sürekli hareket eden insan toplulukları değildi, her zaman gördüğünün aksine. O an kalabalıktaki yerini ve ona bakan(veya bakmayan) insanları bıraktı, ileriye doğru atıldı ve zıpladı.

Belki de ona öyle geliyordu, ancak kanatları uzun bir zamandan sonra gerilmişti ve rüzgara karşı durmaya hazırlardı. Onu Yedi Kuyruklu Kartal'ın yanına çıkarmaya hazırlardı.

Hayatı boyunca onun hikayelerini duymuştu. Her ne kadar kendisini hiç görmediyse de, hep onun gibi olmak istemişti. Sonuçta o Yedi Kuyruklu Kartal'dı, gökyüzünde süzüldüğünde mavi kanatlarını gören herkes onu büyük bir hayranlıkla izlerdi, en azından ona öyle anlatılmıştı. O da bu efsaneden çaldığı hayali kanatlarıyla yükselebildiğini, hiç değilse o kanatlara sahip olduğunu düşünürdü, ancak kendi kendine kanatlara sahip olsa da bir kartal olmadığını, bu yüzden uçamadığını söylerdi, kanatlarının varlığını kendisinden başka kimse fark etmemişken.
Ancak bilirdi ki özünde bir insandı o da ve bunun bilincinde olmaktan gurur duyardı, sonuçta kanatları sayesinde yine her duruma yukarıdan bakabilmiş ve kendi hatasını görebilmişti.
Ancak bu gururundan da nefret ederdi, çünkü yine kendini övmüş olurdu ve bunu yapmamalıydı, eğer yükselmek istiyorsa yapmamalıydı en azından.

***************

Heyecanla kapattığı gözlerini açtığında havada olduğunu fark etti. Yükselmenin heyecanını bastırarak ellerine baktı ve bedeninin yavaş yavaş mavi bir enerjiyle sarıldığını fark etti, zihni her zamankinden daha açıktı, mutluluğu her zamankinden daha fazlaydı. Ancak yükselişin bir bedeli olması gerektiğinin bilincindeydi, o sırada o ana kadar yaşadıkları aklına geldi. Kalabalıkla birlikte yürüyüşünde kendini beğenmişlikle alçakgönüllülük arasında gidip gelen düşüncelerini(ki alçakgönüllü düşünceleri olduğunu düşündüğünde de kendini üstün gördüğünü düşünmeden edemezdi) hatırladı. Belki de uçmamalıydı, sonuçta gökyüzünde böyle biri olmalı mıydı, hala kafası karışık biri? Uçmak için hafiflemek gerekmez miydi, kemiklerine kadar? Evet, hafiflemeliydi, bu yüzden de duygularını serbest bıraktı.

Üzüldüklerinde sadece yanında durabildiklerini hatırladı önce. Ancak biliyordu ki yapabileceği bir şey yoktu olanlar için, ileride olacaklar için hazırlanabilirdi sadece. Pişmanlığı ortaya çıktıkça rahatladı, vücudunu saran mavilik parladı. Dudaklarından belli belirsiz bir özür çıktı, sonrasında buruk bir gülümsemeye eşlik etti düşen tek tük gözyaşları. Göz yaşları pişmanlığını da alarak gittiler, yükselirken kendisine yapılan haksızlıkları hatırladı. Sonrasında içinden yepyeni bir duygunun yükseldiğini hissetti: Pişmanlığın hüzünlü mavisi yerine kan kırmızısına bıraktı, öfke hakim olmaya başladıkça onun etrafında şimşekler çakmaya başladı.

Karşısında bir sürü farklı figür belirdi: Önce uzun siyah saçlı bir kız, yeşil gözleri onun üzüntüsünü önemsemeden gülen. Ellerinin renginin değiştiğini gördü, ağırlaştığını hissetti ama kendisini öfkesine vermeye devam etti. Sonrasında figür değişti, kısa kesilmiş saçları ve siyah gözleri alaycı bir ifadeye sahip olan yüzünü tamamlıyordu bu yeni figürün. O da öfkesiyle(nasıl yaptığını bilmeden) bir şimşek fırlattı, çıkan ses kulaklarını sağır edecek kadar yüksekti. Şimşeğin gürültüsünden daha yüksek bir sesle bağırdı. Öfkesi etrafındaki her şeyi yok ediyordu, havanın tükendiğini hissetti ama bunun düşman diye belleyecek kadar nefret ettiklerini de yok ettiğini düşündü ve devam etti. Son bir şimşek çaktı daha havada, duyduğu en yüksek sesti çıkan, sonrasında yok olduğunu hissetti. Önce kanatları enerjiye dönüşerek yok oldu, sonrasında bedeni. Bilincini kaybederken özünün düştüğünü hissediyordu. Ancak hiçbir şeyi düşünemeyecek kadar öfkeliydi, hala onlara hissettiklerini hissettiremediği için öfkesi sürüyordu. Kartala her zamankinden daha fazla yaklaşmışken düşüyordu, ancak bu umrunda değildi. Sadece ona yapılanları düşünüyordu.

1 yorum:

  1. Pişmanlığın hüzünlü mavisinin yerini kan kırmızısına bırakması şeklindeki ifade çok hoşuma gitti."...Karşısında bir sürü farklı figür belirdi: Önce uzun siyah saçlı bir kız belirdi..."derken peş peşe kullandığın "belirdi" sözcüklerinden birini atarsan çok iyi olur.Anlatım tarzın,vermek istediğin yargıyı pekiştirebilmene yardımcı olmuş.Sonunda aradığın ilhamı bulmana sevindim.Yakın bir zamanda yazını daha iyi okuyup ayrıntılı bir inceleme yazmak istiyorum.

    YanıtlaSil