21 Nisan 2010

YAĞMUR VE SEN

Yağmur yağıyor bardaktan boşanırcasına.Cama vuran her damla yüreğime inen bir darbe aslında.Kalbim henüz yaşamadığı bir kederin sıkıntısı içerisinde.Bunalıyorum herkesten ve her şeyden.Yalancı insanların kurduğu entrikalar dolu bir dünyanın havasını soluduğum her an daha da yabancılaşıyorum ait olduğum yere.Doğrusunu söylemek gerekirse buraya ait miyim,değil miyim bilmiyorum.Ait olmasam da aitmişçesine oynuyorum.Göz pınarlarımı kurutuyor acılar,hassas benliğim daha fazla dayanamıyor bu dert silsilesine.
Yan odalardan birinden geliyor onun sesi.Az önce gördüm en son;ama onu saat başı görmek benim içi yetersiz.Kelimeler kifayetsiz ve en güzel sevgi sözcüğü bile değersiz.Ona olan hislerim ne zaman,nasıl başladı,bilmiyorum.Tek bildiğim onsuz yapamadığım.Günlerdir kaçıyor benden,eskisi gibi olabiliriz diye kovalıyorum ben de onu.Ne yaparsam yapayım tablo değişmiyor.o hep kaçıyor,makus talihim ise hep susuyor.Sevmekle sevmemek arasında ince bir çizgi var,ben o çizginin başladığı yerdeyim.
İçim sıkılıyor her saniye.Yaşamaktan elimi ayağımı çekip yağmuru izliyorum.Onun sesini artık duyamasam da aklım hâlâ onda.Odanın içerisinde eski bir divan...Duvarları pembe,çiçekli bir duvar kağıdıyla kaplı.Duvar kağıdı yer yer kalkmış.Yaşanmışlık kokuyor odanın her bir yanı.Ama şu an,yaşamdan çok ölüm var bu odada aklımda.Zihnimdeki derin karmaşaya son verip bavulumu toplayıp gitmek istiyorum buradan çok uzaklara.Ölümle yaşam arasında seçim yapamıyorum şu anda.Bir yanım sensizlik denen acı gerçekle savaşmaya çalışırken,diğer yanım da bu boş anımı fark edip sıvışıp kaçıyor.Yarım kalıyorum,zamanla yarım kalıp yalnızlaşmaya da alışıyorum.Üşüyorum,kalbim buz tutuyor zincirleme gelen tipi fırtınalarından sonra.Bedensel bir şey değil bu,eğer öyle olsaydı azat ederdi ruhumu bıçaktan keskin soğuk,üzerime bir hırka geçirince ve ben tüm dertlerden arınabilirdim böylece.Ama çok zor yüreğime yağan tipiyi kazıyıp derinlerdeki mutluluğu güneşle kavuşturmak.
Yağmur hızlanıyor giderek ve bir yavru köpek sırılsıklam olmuş.Havlamaya çalışıyor derdini anlatmak için,kesik çığlıkları tırmalıyor kulak zarımı.Hayat onu da sarsmış derinden ve hırpalanmış olduğu belli her hâlinden.Kalbim onun gelme ihtimaliyle küt küt atıyor ve saatten tik tak sesleri yankılanıyor.Korkuyorum,hava karanlık,zifiri karanlık.Canım sıkılıyor,yalnızlık dört bir yanımı sarıp yüreğimin el değmemiş köşelerini fethediyor.Bir baykuş kocaman gözlerini açıp bakıyor bana öfkeyle.Ondan da,yalnızlıktan da,senden de,sensizlikten de korkuyorum.Bir gün tamamen ayrılırsa ellerim ellerinden ve araya girerse mesafeler inceden inceden,işte o gün ben de biterim tez elden.
Yağmur kesiliyor,sesini hâlâ duyamadığımdan olsa gerek,ben de senden ümidi kesiyorum.Ama ne kadar inkar edersem edeyim seni yüreğimden silip atamıyorum.Yağmurdan sonra etrafa yayılan toprak kokusundan kopamamak gibi bir şey bu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder