21 Nisan 2010

BEYAZ ODADAKİ KELEBEK

Ufacık bir bebek gözlerini açtı ilaç kokan , loş bir hastahane odasında.Kozasından yeni çıkmış bir kelebekti o , rengarenk ve tertemiz düşlere uçacaktı.Önce babasını kaybetti , evin direği yitip gitmişti onun gözünde.Artık uçarken takılıp düştüğünde onu yerden kaldırıp şevklendirecek bir insan yoktu.Yemyeşil ağaçlarla çevrili hayal ormanına koskoca bir balta vurulmuştu."Kalan sağlar bizimdir."deyip devam etti yoluna.Hayatın çakıllı yollarında düşe kalka sıyrıklarla kaplanmıştı vücudunun her yanı.Yine de umut kırıntılarını toplayıp zihninde , devam etti yürümeye elleri ceplerinde.
Büyüdü.Büyüyünce anladı çocukluğun altından değerli bir çağ olduğunu.Eski bir döşeğin üzerinde duruyordu annesinin yorgun bedeni.Ölüme adım adım yaklaşan annesine"Elveda!"ların en güzellerinden bir demet yapmıştı.Daha o demeti sunamadan , annesinin ruhu sonsuzluğa uzandı.Ağladı , artık hayat denen patikada hiçbir çiçek açmıyordu ve güneş eskisi gibi gülümsemiyordu.Haykırdı acısını ; ama kimse duyamadı onun sessiz çığlıklarını.
Annesi de gidince bir elinde kardeşinin yumuşacık eli,diğer elinde nice mutlu günlere tanıklık etmiş ahşap bir bavulla kalakaldı bir tren garında.Önünden nice trenler geçti ; ama hiçbirinden beklediği haber gelmedi.Paltosunu çıkarıp kardeşinin üzerini örttü soğuk bıçaktan keskin olunca."Kalan sağlar bizimdir."deyip kardeşine kol kanat gerdi.
Bir gün bir yabancı yaklaştı yanına.Yabancı , hayatın sillesini yemiş bu çocuğun elindeki son "sağ"ı elinden çektiği gibi aldı ve çok uzaklara götürdü. Ne olduğunu anlayamadan yıllar geçti ve takvimdeki yapraklar birer birer uçuverdi.Çocuk büyüdü , hâlâ anne sevgisine muhtaç bedeni zorluklara göğüs geremiyordu artık.Uykusuz geceler vekafein dolu düşlerle kaplıydı dört bir yanı.Sustukça sıra ona geldi ; ama o itilip kakılsa da susmaktan vazgeçmedi.Sessizliğin boşluğunu doldurmak için kafasında hayaletler üretti kafasında , onlara inandı ve hayata onlarla tutunmaya çalıştı.Kalan sağlarla yaşamaktansa sağ olmayanlarla mutlu olmaya karar verdi.Özlemiyordu artık kaybettiklerini.Zihninde yitip gidenlere ait siluetler dolaşıyordu.Acaba var olmuş muydu onlar?Artık hayal ile gerçeği ayırt edemez olmuştu.Sadece rüyalarındaki peri kızını düşünüyor ve yalnız o peri kızı için yaşıyordu.Hayatı boyunca o kızı aradı;ama hayaline sarıldı aslı dururken.Evi sokaklar oldu ve kaybettiklerini yaktığı kartonların üzerinde ellerini ısıtırken hatırladı.Hayal meyal...Kardeşine ne olmuştu acaba?Kardeşi olmuş muydu hiç , yoksa her şey onun hayal dünyasını ürünü müydü?Annesi ile babasına ne olmuştu?Kuşlar nasıl yorulmadan kanat çırpardı sabahtan akşama ve niye dönerdi dünya? Bir gün siren sesleriyle uyandı.Aklının iplerini salalı uzun yıllar olmuştu.Deli gömleğini giydirip bembeyaz bir odaya kapattılar , kelebeği tekrar hapsettiler kozasına.O bembeyaz oda , onun gözünde rengarenk dünyalara açılan bir kapıydı.Kalanlar sağ olmasa da o hâlâ sağ idi.Yoksa değil miydi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder